Mart 2011′de Sound Dergisi’nde yayınlanmıştır.
CANLI KAYIT
Tatil yapmak gibi kötü (!) bir alışkanlığı olmayan bendenize, okul sömestre tatildeyken bir kaç kayıt yapmak ilaç gibi geldi. Gitar, bas, davuldan oluşan üçlümüzün lideri Berklee mezunu gitarist Ali Erdoğan Ağca. Kararlaştırıldığı gibi saat tam 12.00’de canlı kayıt yapmak için Modern Müzik Akademisi Stüdyo A’ya geldiler. Onlar gelmeden biz kayıt odasında kullanacağımız ayırıcı panelleri yerleştirmeye, davulun ve amplilerin kurulumunu yapmaya başlamıştık bile.
Odanın uzak kenarında piyanonun hemen yanında izole ettiğimiz alana stüdyonun kendi davulu olan Yamaha Oak Custom Silver Sparkle’ı kurduk. Caz kaydedileceği için mevcut olan 18, 20 ve 22” bas davul seçeneklerinden 18” tercih edileceğini tahmin etmiş ve kurmuştuk. Ama daha önceden kimse arka deride bir mikrofon deliği açma ihtiyacı duymamış. Hemen halledildi. Evans derilerle birlikte gelen Externally Mounted Adjustable Damping (EMAD) aparatını monte ettik. Dış derideki deliğe geçen susturma amaçlı süngerimsi bir halkadır kendileri. Bknz: www.evansdrumheads.com Bu aparat hem bas davulun içine susturucu materyal koymaya gerek bırakmıyor hem de bizim gibi deliği düzgün kesememişseniz kötü görünmesini engelliyor. Yine tahmin ettiğimiz gibi davulcumuz Rob, mevcut olan 10, 12, 14, 16” ölçülerindeki dört adet tomdan sadece 10 ve 14’ü kullanmayı tercih etti. Diğer tomları kaldırdık. İyi bir davul kaydetmenin yolunun önce davulu iyi akortlamak geçtiğinin farkında olan bizler bir gün önceden Tama Tension Watch adlı ekipman yardımıyla tüm davulu akortlamıştık.
Trampeti alttan ve üstten birer Shure SM57 ile, bas davulu AKG D112 ile kaydettik. Tomlarda da SM57, overhead olarak bir çift AKG C414 kullandık. Aynı odada canlı kayıt yapacağımız için gitar ve bas sızmasın diye davul tepe mikrofonlarımızı zillerden sadece, yaklaşık 120 santimetre kadar yukarıya yerleştirdik ve yönsellik olarak hiper kardiyoid tercih ettik. Hihat ve ride’ı da mikrofonlamayı düşündüm ama hem tepe mikrofonlarını yakın kullandığımız için hem de “az çoktur” felsefesinden hareketle, vazgeçtim.
Davulu diğer ensturmanlardan ayırmak içi ayırıcı panellerle (gobo) oda içinde başka bir oda yaptık. Müzisyenlerin birbirlerini görebilmeleri için davulcunun yüz hizasına gelenleri camekanlı olanlardan tercih ettik.
Gitar
Erdoğan sap pozisyonunda humbucker manyetiği olan bir Fender Telecaster getirmişti. Daha temiz bir gitar sesi elde etmek istediğimizden lambalı bir amplifikatör yerine transistörlü bir ampli kullandık: Yamaha DG-100. İki adet 12” hoparlörü olan bu kombo amplinin sağdaki hoparlörünü yine bir SM57’ile mikrofonladık. Sızmaları engellemek için kondansatörlü mikrofon kullanamazdık. Ayrıca SM57 her zaman ‘çalışırdı’. Ampliye girmeden ART X-Direct DI box’ı kullanarak sinyali ikiye böldük. Birini DG-100’e bir diğerini kontrol odasındaki Yamaha MLA8 preampliye oradan da Pro Tools’a yolladık.
Bas
Bascımız İrfan’ın beş telli bir elektrik bası vardı ama markasına dikkat etmemişim. O kadar balad ve swing çaldıktan sonra slap çaldığı parçada çoşkulu peak’leri yedirmesinden anlıyoruz ki manyetikleri aktif idi. Bası da DI box’la ikiye bölüp birini yine direkt kontrol odasına, preampliye diğerini ise Audix D6 ile mikrofonladığımız Yamaha BBT500-115 ampliye gönderdik. İçinde pek çok amplifikatör modellemeleri olan BBT500’de en sevdiğim preset olan Modern’i tercih ettik. Kullanma klavuzunun da teyit ettiği üzere altları ve üstleri vitamin almış temiz bir ampli tonu veren bir preset bu. Tıpkı gitar amplisi gibi bas amplisini de ayırıcı panellerle izole etmeyi ihmal etmedik.
Kayıt
Beklediğim gibi klikle çalmadılar. Kulaklık miksleri üzerinde biraz uğraştıktan sonra, kısa sürede tüm müzisyenler duyuma alıştılar. Her biri ikişer ya da üçer çalım olmak üzere toplam altı parça kaydedildi. Repertuarın tümü caz standartlarından oluşuyordu:
-
Black Orpheus
-
Footprints
-
Well You Needn’t
-
Tenor Madness
-
Misty
-
Little Sunflower
Kulaklık miksi için Erdoğan’ın gitarına daha sonra mikste de kullandığım D-Verb reverb’ünden predelay’i azaltılmış bir hall reverb yolladım. Ancak yeni aldığı bu Telecaster’ın parlak sesinden rahatsız olduğu için üstlerini ve yüksek mid frekanslarını bir güzel traşladım. Beyer Dynamic DT770 kulaklığımızı tahsis ettiğimiz bas gitaristimiz kendini daha fazla duymak isteyince Erdoğan’dan aldığımız Equation Audio RP21 kulaklığı kendisine vererek sorunu çözdük. Hatta altlarla o kadar fazla işi olmayan gitaristimiz de, bas cevabı RP21’e göre daha düşük olan DT770 ile daha mutlu oldu. Kazan, kazan dedikleri bu olsa gerek.
Edit ve Mix
Daha önce de belirttiğim gibi klikle çalmadıkları için ve aynı zamanda çaldıkları stilin doğası gereği pek bir edit işlemi yapılmadı. Pop-rock bir iş olsaydı davulları Beat Detective’den geçirip Sound Replacer ile sample desteği verir, diğer enstrumanları da Elastic Audio ile editler uzun uzun uğraşırdık. Sadece bir kaç küçük kesme biçme işlemi ve fade out yapıldı.
Mikste çoğunlukla Pro Tools HD’nin kendi stok EQ ve kompresörünü kullandım. Gitar tonu için ampliden gelenle direkt kaydedilmişi Amplitube 2 kullanarak harmanladım. Amplitube’daki Vox AC30 modellemesini tercih ettim ve yazılımın rack katında bulunan digital reverb’ü kullandım. Ampliden gelen kanalı ise kayıtta kullandığım D-Verb’e bir miktar gönderdim. Erdoğan’ın gitar sound’undaki parlaklıktan şikayet etmeye devam etmesi sebebiyle hem gitar kanallarında, hem iki gitar kanalını da yolladağım gitar aux kanalında hem de reverb’ün dönüşlerinde üstlerdeki yoğunluğu almak için EQ kullandım. Çok dinamik bir aralıkta performans sergileyen gitarı baskılamak, seviyesini stabil tutmak için hem müstakil kanallarda hem de grup kanalında kompresyon uyguladım. Bir dahakine Vedat Kıyıcı’nın WaveRider plugin’ini kullanmalıyım diye düşünmedim değil.
Bknz: www.automaticmixing.com
Pek alışkın olmadığım 18” bas davul sound’undan pek memnun olmadığımı söylemeliyim ama yapacak bir şey yoktu. Daha doğal bir sesin peşinde olduğumuz için bir pop/rock prodüksiyonundaki gibi ne bas davul ne de trampet mikrofonları için gate kullandım. Hem “Less is More” demiştik yukarda bir yerlerde, hem de mix için ayrılan sürenin dar olduğu anlaşılınca tom mikrofonlarını kullanmaktan vazgeçtim. Sadece trampet mikrofonlarının grup kanalını gitar için yapmış olduğum D-Verb’e bir miktar yolladım. Erdoğan’ın enstrumanların ‘yakında’ duyulduğu bir kayıt yapma isteğine istinaden oda mikrofonları kullanmamıştım. Tepe mikrofonlarının davul setine nispeten yakın yerleştirilmiş olması bir yandan bu amaca da hizmet ediyordu. Davul kanalları üzerinde standart EQ uygulamaları yaptıktan sonra dinamik alan kontrol amaçlı hafif kompresyon uyguladım, fazla yüklenmedim.
Sıra basa geldiğinde mikrofonladığım kanalı beğenmedim ve sadece direkt kaydettiğimiz kanalı yine IK Multimedia’ya ait Ampeg SVX’ten geçirdim. Ampeg B-15R modellemesini kullandım. Çıkışı oldukça güçlü olan bas gitarımız ampliyi fazla sürmesin, tonumuz kirlenmesin diye gain kıstım. Zaten mat bir tonu olan elektrik gitara mikste yer açmak için hem Ampeg simülasyonu üzerinden hem de bir sonraki insert slotuna yerleştirdiğim Pro Tools EQ plugin ile bir miktar low mid kestim. Zira elektrik gitar la ve mi tellerinde solo çaldığında notalar bas gitarın altında neredeyse kaybolup gidiyordu. En son sıraya koyduğum Pro Tools stok limiter plugin’i ile oldukça dinamik olan bas gitar seviyemizi dizginlemeye çalıştım.
Stereo Out’da IK Multimedia Linear Phase EQ ve McDSP ML4000 çokbantlı kompresör ve limitleyici (bu tarz Türkçe karşılıklara alışsak hiç de fena olmayacak bilki de) kullanarak ev yapımı mastering işlemlerimizi tamamladım ve projeyi nihayete erdirdim. Eğer bir göz atmak isterseniz, sanatçımız kayıtları http://www.myspace.com/erdoganagca adresindeki myspace hesabına yükledi.